Gelişimsel Bozukluk

Merkezinizden ne tür sorunları olan çocuklar yararlanabilir?Bu sorunları açık olarak anlatır mısınız?

Özel Algı Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezi,  Eylül  2007’de farklı gelişim gösteren özel çocuklar ve aileleri için açılmış, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Özel Eğitim Ve Rehabilitasyon Merkezi Kursudur.

Faaliyet Alanlarımız:Özel öğrenme güçlüğü ,Dikkat eksikliği-hiperaktivite bozukluğu, Zihinsel engelliler ,Cerebral Palsy (Spastik),Down sendromu ,Yaygın gelişimsel bozukluklar (Otizm, Rett sendromu ,Asperger sendromu ,Dezintegratif Bozukluk, Atipik Otizm)

 

Otizm nedir??otistik bir çocuğun diğerlerinden farkı nedir???

Otizm, yaşamın ilk 3 yılında ortaya çıkan şiddetli ve yoğun  farklılık gösteren bir gelişim bozukluğudur. Amerikan psikiyatri Birliğinin 1994 yılında öne sürdüğü DSM IV tanı ölçütlerine göre otizm, “Yaygın Gelişimsel Bozukluklar”  Başlığı altında yer almaktadır.Otizm özellikle sosyal etkileşim ve iletişim alanlarında yaşam boyu süren güçlükleri tanımlar. Buna bağlı olarak otizm;bireylerde toplumsal etkileşim ve iletişim önemli derecede bozuk ve anormal gelişimi,ilgi ve etkinliklerin belirgin sınırlılığı gibi özelliklerle kendini gösteren yaygın gelişimsel bozukluktur.

OTİZMİN TİPİK BELİRTİLERİ

Otistik bozukluğu olan çocuklar aşağıdaki tipik davranışların en az yarısını gösterirler.Bu semptomlar çok hafif ya da çok şiddetli olabilir. Her bir semptomun etkisi de diğerinden farklı olabilir. Ayrıca, Bu davranışlar birçok farklı sebeple ve yaşlarına uygun olmayacak bir şekilde sergilenebilir.

Diğer Çocuklarla ilişki kurmakta zorluk

Herşeyin aynı olmasını istemek, rutin yaşama bağlılık, değişikliklere aşırı tepki vermek
Uygunsuz ve sebepsiz gülmek ve ağlamak
Tehlikeye karşı duyarsızlık
Göz temasının çok az ya da hiç olmaması
Sürekli aynı oyunları oynamak
Acıya karşı duyarsızlık
Ekolali (Cevap vermek yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etmek)
Yanlız kalmayı tercih etmek
Temastan, kucağa alınmaktan ya da sevilmekten hoşlanmamak
Objeleri kendi etrafında çevirmek
Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlık
Objelere gereksiz yere bağlanmak
İhtiyaçlarını belirtmekte zorlanmak. Konuşma yerine hareketlerle ihtiyaçlarını belirtmeye çalışmak
Aşırı hareketlilik ya da aşırı hareketsizlik
Bir sebep olmadan strese girmek, üzüntü duymak
Normal öğrenme metodlarına karşı duyarsızlık
Motor hareket gelişiminde düzensizlik. (Topa vuramaz ama küpleri üst üste dizer)
 

*Bu sorunların tedavi yöntemleri genel olarak nedir???bu sorunların tedavisindeki başarı oranı nedir??

OTİZMDE TEDAVİ

 

Otizm konusunda değişik tedavi ve terapi yöntemleri geliştirilmiştir.Bu tedavilerin başında – ihtiyaç halinde – uzman psikiyatrist ve nörologların vereceği tıbbi destekler ve ilaç tedavisi, Özel Eğitim gelmektedir. Bu müdahalelere alternatif olarak farklı eğitim teknikleri, Konuşma ve Dil terapisi, alternatif tedaviler ve sanat terapileri gelmektir. Alınacak destekle, görüşülen doktorun otizm konusunda bilgili ve deneyimli olması çok önemlidir. Doğru şekilde yönlendirilmeyen pek çok aile, çocuğu için verilecek en uygun eğitime ulaşmada zaman kaybetmekte ve çocukluk döneminde en hızlı gelişimin gerçekleştiği “ altın yıllar “; şeklinde isimlendirilen 2-6 yaş arasındaki dönemi arayış içinde geçirmektedirler. Erken dönemde otistik özelliklerin fark edilerek değerlendirilmesi ve gerekli özel eğitim desteğinin alınması, otizmle savaşmak için atılan en büyük adımdır. Her otistik bireyin birbirinden farklı özellikler taşıyor ve farklı şekilde gelişiyor olması bu bireyler için farklı hedefler ve eğitim yaşantısı geliştirilmesi, ve o çocuğa özgü Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) hazırlanmasını gerekli kılar.

 

*Tedavide veya eğitimde uyguladığınız yöntemler nelerdir???

Eğitimde….

.DAVRANIŞÇI YÖNTEM

.TEACHH (Gelişimsel Yöntem) (Treatment and Education of Autistic and Related Communication Handicapped) YÖNTEMİ

.PECS (Resim Değiş Tokuş) (Picture Exchange Communication System) GÖRSEL İLETİŞİM SİSTEMİ

.SOSYAL ÖYKÜLER

.DUYU BÜTÜNLEMESİ (Sensory İntegration

.FLOORTİME (Yerde Oyun) TERAPİSİ

..DRAMA (Tiyatro yolu ile) HAREKET TERAPİSİ

.SANAT TERAPİSİ

.MÜZİK TERAPSİ                

 FARMAKOLOJİK (İlaç) TEDAVİ………….

  .SEKRETİN TEDAVİSİ

  .DİYET UYGULAMALARI

  .VÜCUTTA MAYA VE MANTAR TEDAVİSİ

.VİTAMİN TEDAVİSİ

.İMMÜNGLOBÜLİN TEDAVİSİ

.HOMEOPATİ

.AROMATERAPİ

.REFLEKSOLOJİ

  .HİPPOTERAPİ (Atla terapi)

  .YUNUSLARLA TERAPİ

  .KRANİOSAKRAL TERAPİ

*Aileler çocuklarının sorunlu olduğunu neden kabul etmek istemezler???utanırlar mı??başka bir sebep mi???

AİLE İŞLEVLERİ, OTİZM VE TOPLUMSAL UYUM

  Toplumun en küçük birimi olan ailenin,insan yaşamında önemli bir yeri vardır.Kişilerin beden ve ruh sağlığı için gerekli sevgi,şevkat,yakın ilgi ve bakım bulabilecekleri en doğal ortam ailedir.

Özür türü ya da özür derecesi ne olursa olsun özürlü bir bebeğin dünyaya gelişi,ya da özürlü olduğunun fark edilmesi aile için bütün yaşantıyı değiştiren bir olaydır.Sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmek her aile için büyük mutluluktur.Aileler bazen bir sevgi ürünü olarak,bazen bir evlilik kurtarmak amacıyla bazen de kültürel baskılar gibi nedenlerle çocuk sahip olmak isterler.Hepsinin ortak dileği bebeklerinin sağlıklı olmasıdır.Sağlıkla ilgili endişeleri olsa bile normal koşullarda hiçbir anne baba çocuklarının özürlü olabileceğini düşünmezler.Hatta bazı annelerin çocukla ilgili beklentileri dünyaya ideal bir çocuk getirmeye kadar gitmektedir.

 Doğum sonrasında ya da daha sonraki zamanlarda çocuğun özürlü olduğunun anlaşılması tüm aile için beklentilerin,hayallerin alt üst olduğu şok edici bir olaydır.Öncelikle anne baba  bir başarısızlık duygusunu yaşarlar.Çünkü çoğu kez çocuk,eşler tarafından kişisel bir başarı olarak algılanmaktadır.Bu nedenle normal çocuk mutluluk ve başarı,özürlü çocuk ise bir başarısızlık olarak görülmektedir.Özellikle anneler çevrelerinde yaşanan mutsuzluk ve bebeğin özürlü olmasından kendilerini sorumlu tutabilmektedirler.Aileye aşırı sorumluluk yükleyen bir çocuk karşısında sürekli bir başarısızlık,mutsuzluk ve hayal kırıklığı duygularını yaşayabilmektedirler.Çünkü toplumun beklentileri ve bakışları aileye,dışlandıkları ya da kötü anne baba oldukları hissini duymalarına yol açmaktadır.

.Genel olarak araştırma sonuçları,anne-babanın özürlü çocuk karşısındaki tepkilerinin korku,öfke,çaresizlik,ümitsizlik,suçluluk,içe kapanma,toplumdan soyutlanma,saldırgan tutum ve davranış,eylemsizlik,depresyon,kronik intihar gibi bazı duyguları ve tepkileri ortaya koyduklarını göstermektedir.

Anne babaların özürlü çocuklarını kabul etmeye kadar geçirdikleri aşamaları 3 başlık altında toplanabilir:

BİRİNCİ AŞAMA

  Şok:Genellikle ailelerin ilk tepkileri şok olmaktadır.Hiçbir aile özürlü bebek için hazırlıklı olmadığından,tepkilerini yoğun ağlama,duygusuzluk ve çaresizlik davranışları ile ortaya koymaktadırlar.

  İnkar:Çocuğun özürlü olmasının kabul edilememesi ile,sorunlardan kaçma eğiliminin görülmesidir.Bazen bu davranış,bir özür olmadığını söyleyecek bir uzman arayışı,sorunlara mantıklı açıklamalar getirme ya da geleceğin belirsizliğinden duyulan korkuyla ortaya çıkan bir savunma mekanizması şeklinde olabilmektedir.Zararsız gibi görülen bu duygu,gerekli yardımlar için uzmanlara gidilmesinin gecikmesine neden olabilmektedir.

  Keder ve depresyon: Ailelerin bu aşamada yaşadıkları duygu çok sevdiği  birini  kaybeden bir kişinin duyguları ve acısıyla benzerdir. Aile özürlü çocuğun gelişiyle beraber normal  çocuk hayallerini kaybetmiştir. Keder duygusunun arkasından sıklıkla depresyon gözlenmektedir. 

.İKİNCİ AŞAMA

  Karışık duygular: Aile çocuklarını sevmekte ve onun için çok şey yapmak istemektedirler. Aileler duygular açısından karmaşık bir dönem yaşamaktadır.Aileler bu dönemde çocuklarını ret edebilmektedirler.

  Suçluluk: Ailelerin acı, üzüntü duygularıyla birlikte en yoğun yaşadıkları duygu suçluluk duygusudur.Özürlü bir çocuğa sahip olmanın kendi suçları olduğu ya da cezalandırıldıkları düşüncesinde olan aileler bu olayın niçin başlarına geldiğini sorgulamaya başlarlar.

  Kızgınlık: Anne ve babalar oldukça yoğun olan ve kabul aşamasına geçişi zorlayan kızgınlık duygularını “Neden bize oldu?” şeklinde kendilerine ya da çevrelerine yönelik yaşayabilmektedirler.Çevrelerinde çocukla ilgili ilişki kurdukları kişilere bu kızgınlıklarını kusmaktadırlar.

  Utanma: Toplumun özürlü çocuğa acıma,ret etme,küçümseme hatta alaycı tutum ve davranışları eklendiğinde aile çok kolay utanma duygularını yaşayabilmektedir.Bu duygular, anne babanın öz saygılarını yitirmelerine neden olabilmektedir.

.ÜÇÜNCÜ AŞAMA

  Kabullenme ve uyum: Tanıma,anlama ve sorunlara çözüm bulmayı içeren son derece bilinçli bir çabadır.Önceki aşamalarda yaşanan olumsuz duygular tamamen yok olmasa bile anne-babaların özürü kabul etmenin yanı sıra kendilerinin zayıf ya da güçlü yanlarını fark ve kabul etmeleri gerekmektedir.Uyum,kabul etme  aşamasına bağlı olarak gelişmektedir ve bireyin hem kendisi hem de çevresindekiler için gerekli olan bir süreçtir.

*Bu sebeplerden geciken bir tedavinin başarı şansı düşer mi???

Özellikle otizmde erken tanı ve hemen tedaviye geçiş çok önemlidir…Araştırmalar,ilk 3 yılda erken eğitim ve müdahale ile , ailelerin de çocuğa odaklanmalarıyla otizmin pek çok belirtisinin azalabileceğini ortaya koymaktadır..peki nedir bu erken  belirtiler??

1yaş:daha az göz kontağı,sosyal oyunlara ilgi az,ismine tepki vermeme,taklit becerisi az ,başka bebeklere ilgi az,daha az ses çıkarırlar,anlamsız bebek seslerini pek çıkarmazlar,dile yönelik dikkat az,ilk kelimeler gecikir,uyku sorunları,dikat süresinin kısalığı,acıya karşı hassasiyet veya tam tersi tepki vermeme,pasif olma,el çırpma/sallama,obje döndürme,sallanma,kafa çarpma,sallama,bazı seslere tolerans gösterememe,yüksek acı eşiği,

2yaş:duyguları anlamada zorlanma,sıra beklemede zorlanma,parmakla göstermezler, gösterilen yere bakmazlar,annenin bakışlarını takip etmezler, daha az jest ve mimikleri vardır,hayali oyun kuramazlar,özbakım becerileri gelişmez.parmak ucunda yürüme,objeleri sıralama,kişilere eşyalara göz ucuyla bakma…..

Otistik çocukların %75inde gecikmeler ve belirtiler 1 yaş civarında başlamaktadır.%25 isinde ise belirtiler 2 veya 3 yaşında başlar…mesela benim oğlumda 2 yaşına kadar tamamen normal bir gelişim gösterirken bu yaştan sonra göz kontrağı kuramamayla belirtiler başladı…bi de bu alanda 6 yıldır savaşan biri olarak şunu gördüm ki hiçbir çocuk diğeriyle aynı değil…

Yukarda sayılan belirtilerin sadece 1 tanesinin bile olması yaygın gelişimsel spektrumun bir yerlerinde olduğunu düşündürür…mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir.

Yaygın gelişimsel bozukluğun kesin bir tevdisi yoktur ancak daha evvel de belirttiğim gibi erken eğitimle birlikte pek çok belirti ortadan kaldırılabilir…

Mesela oğlum 26 aylıktan bu yana aldığı eğitimlerle bugün normal yaşıtlarıyla birlikte ilkokul 1.sınıfa başlayabilmiştir..bazı sorunlarımız devam etmektedir ancak bunlar da eğitimlerle minimize olmuş durumdadır..

Algı özel eğitim merkezi olarak eğitimle ilgili olarak son söyleceğim şudur ki: en önemlisi çocuğun temel ihtiyaçları ve becerileri doğrultusunda ona özel bireysel eğitim planlı geliştirilmeli , yoğun olarak uygulanmalı ve takip edilmelidir.diğer bir önemli nokta ise anne ve babaların mutlaka bilinçlenmeleri ve bu sürece dahil olmalarıdır